Oy Verme Davranışının Psikolojisi
Paul Lazarsfeld ve Bernard Berelson tarafından geliştirilen Siyasi Eğilimin İçeriğine (IPP) göre oy verme davranışı, tamamen seçmenin içinde bulunduğu sosyal çevrenin bir fonksiyonu olarak görülür. Dahası IPP yaklaşımı (Eğilimcilik) seçmenleri esas olarak, içinde bulundukları durumun ''pasif'' alıcıları olarak algılanır.
Önceleri bu bakış açısında psikoloji yeterince yer almıyordu fakat 1960'larda, oy verme davranışı ciddi biçimde eğilimciliğe yöneldi. Bu temel argümana psikolojinin eklenmesiyle ''parti ile özdeşleşme'' yaklaşımı ortaya çıkmış oldu.
Amerikan Seçmeni adlı eserinde Angus Campbell ve meslektaşlarının belirttiklerine göre; seçmenlerin büyük çoğunluğu erken yaşlardan itibaren belirli bir siyasi partiye karşı uzun dönemli duygusal yakınlık ya da eğilim geliştirirler. Siyasi olarak olgunlaştıkça tek bir partiye bağlılık duyarız ve bu bağlılık hayatımız boyunca oy verme şeklimizi belirler. Parti özdeşleştirmeleri ile ilgili önemli bir nokta ise bunların büyük oranda istikrarlı olmaya eğilimli yapıları ve değişime karşı gösterdikleri dirençtir. Partiniz birkaç seçim kaybetmiş olabilir, hükümette iken kötü bir yönetim sergilemiş olabilir fakat yine de partinizi destekleyeceksiniz çünkü o sizin partinizdir. Örneğin partisi ile güçlü bir şekilde özdeşleşmiş biri, temel siyasi konularda partisine katılmasa bile kendi partisi ile ilgili arzu edilemeyen bazı bilgileri ve gerçekleri ''filtreleme'' ya da görmezden gelme eğilimindedir. Bu kurama göre ise tüm bunlar psikolojik bir huzursuzluk durumu yaratır. Bu ise Leon Festinger'in ''bilişsel uyumsuzluk'' adını verdiği durumdur ve güçlü bir parti sempatizanının sivil haklar ya da hoşlanmadığı bir kişinin başkanlık veya başkan yardımcılığı adaylığı gibi önemli konularda partisi ile fikir ayrılığına düştüğü durumlarda kendisini belli eder. Dünya genelinde bu modele olan ilgi son yıllarda önemli ölçüde azalmıştır.
Bir diğer modelimiz Durumlara Göre Oy Verme Modelidir; Nie, Verba ve Petrocik ''Değişen Amerikan Seçmeni'' kitabında seçmenin şimdilerde parti ile özdeşleştirme modelinde belirtilenden daha bilinçli olduğunu ifade ederler. Durumlara göre oy verme kuramcılarına gö
re, partiye duyulan sadakat, insanların nasıl oy verdiklerine göre önemli şekilde değişir. Son yıllarda seçmenlerin genel olarak partiye olan bağlılıklarını kaybettikleri ve bunun yerine daha bağımsız karar verdikleri bir destek çekme süreci yaşanmaktadır. Eskiden birçok insan parti adayına ''kendi partileri''nin adayı olduğu için oy verirken şimdilerde daha seçici ve bilinçlilerdir. Durumlara göre oy vermenin temel olarak iki yolu vardır: geleceğe yönelik ve geçmişe yönelik durumlara göre oy verme.
Geleceğe dönük oy verme modelinde seçmenlerin bilgi edinme konusunda daha talepkar olması gerekmektedir. (1) her partinin sorunlara yönelik geliştirdikleri politikaları incelemeli. (2) bu politikaları birbiri ile kıyaslamalı, (3) kendisine en yakın gördüğü politikalara sahip olan partiye oy vermelidir.
Geçmişe yönelik oy verme modelinin ise ortalama bir seçmenden beklentileri daha azdır. Siyaset Bilimci Valdimer Orlando Key'e göre Sorumlu Seçmen, ahmak değildir, mantıklı bir şekilde görevlileri somut başarılar için ödüllendirirken başarısızlıkları ise cezalandırmayı bilir. Seçmenler geçmiş yıllara bakarak yönetim kademesinde yer alanların nasıl bir performans gösterdiklerini kendilerine sorarlar. Seçmenin tek yapması gereken yönetimin nasıl bir performans sergilediğinin farkında olmasıdır. Daha az bilgiye ihtiyaç duyulduğundan geçmişe dönük oy verme geleceğe dönük oy vermeden daha ''rasyonel'' görülebilir. Sorunlar karşısında partinin benimsediği politikalar her zaman makul olmayabilir çünkü siyasetçilerin bazen sözlerinde durmadıklarını biliyoruz. Bu bilgiden hareketle, liderlerin seçim kampanyası esnasında söylediklerine dikkat etmek gerekirken aynı zamanda geçmişteki icraatlarını da göz önünde bulundurmak mantıklıdır.
Bu yazımda 2 ayrı kuramdan bahsettim, Durumlara Göre Oy Verme Modelinin en akıllıca model olduğunu net şekilde ifade edebilirim ve bu yazımı Simon ve Garfunkel'in ''The Boxer'' adlı şarkılarında geçen şu sözlerle noktalamak istiyorum. ''Bir adam daima duymak istediklerini duyar ve gerisini göz ardı eder.''
Harika bir yazı ellerine sağlık 🙏🏻
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
SilÇok başarılı bir yazı olmuş emeğine sağlık👏🏻
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
SilÇok açıklayıcı bir metin olmuş elinize sağlık👏🏻
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
Sil